pass 2
f. 1. geçmek; geçirmek: When the car passed us we were doing one hundred and eighty kilometers an hour. Araba bizi geçtiğinde biz saatte yüz seksen kilometre yapıyorduk. We passed through Germany on our way to France. Fransa´ya giderken Almanya´dan geçtik. Time passes quickly when you´re having fun. Eğlenceli saatler çabuk geçer. 2. ileri gitmek, aşmak. 3. onaylamak; onaylattırmak: When will the Grand National Assembly pass this new tax law? Büyük Millet Meclisi bu yeni vergi yasasını ne zaman onaylayacak? 4. sınavda geçmek. 5. (birine) (sahte para, karşılıksız çek) vermek. 6. bitmek, sona ermek, geçmek: You should stay inside until the storm passes. Fırtına geçene kadar içeride kalmalısın. 7. to -e miras kalmak. 8. spor pas vermek; paslaşmak. 9. briç “pas” demek. 10. sırasını atlatmak. 11. vermek, uzatmak: Would you please pass the salt? Tuzu verir misiniz lütfen?